Şema kavramını daha önce duymuş olabilirsiniz. Peki nedir bu şema olarak adlandırdığımız şey?
Gelin şemalardan önce serüvenimiz nerede başlıyor ona bir bakalım.
Bilişlerimiz, duygu ve davranışlarımızı , davranışlarımız da düşünce şeklimizi ve duygularımızı etkiler. Bilişsel yapı, bireylerin olayları algılama, yorumlama ve anlam yükleme şekilleriyle ilgilenir. Bu aşamalarda bazı bilişsel çarpıtmalarımız bizim bilişlerimizi, yorumlama ve algılayıp anlama yetilerimizde değişikliğe yol açabilirler.
Bilişsel çarpıtmalar beyninizin gerçeği yansıtmayan bağlantılar kurması, düşünmedeki sistematik hatalardır. Bu yapıda yer alan işlevsiz inançlar bireyin düşüncesini biçimlendirerek psikopatolojiye özgü bilişsel hatalara yol açarlar. Bizi olaylardan ziyade, olay ile ilgili düşüncelerimiz üzer. Bu düşünceler aklımıza kendiliğinden gelen, bizim özellikle düşünmeyi istemediğimiz düşüncelerdir. Sıklıkla fark edilmezler, sadece eşlik eden duygu fark edilir. Ancak dikkatimizi verirsek tanımlayabilir ve anlayabiliriz. Kendiliğinden gelen bu düşünceler, kişiye acı veren duygusal tepkilere ve işlevsel olmayan davranışlara da yol açarlar. Bu düşünceler ile ilgili en önemli ipuçlarından biri, yoğun duygulanımın yaşandığı sırada ortaya çıkmasıdır. Bu düşünceler beraberinde irasyonel düşünce tarzı olarak adlandırdığımız mantıklı olmayan ve gerçekleşme ihtimali düşük olan ihtimallerin de göz önüne getirilmesine neden olur.
Şema, bireyin hayatının erken dönemlerinde öğrendiği benliği ve çevresi hakkındaki inançlardır. Şemalar, benlik anlayışının merkezinde bulunurlar, çocukluktan başlayarak hayat boyunca tekrar eden kalıplardır. Başka bir deyişle kişilerin, çocukluklarından bu yana edindiği deneyimleri ve ilişkileri “Şema” adı verilen belirli düşünce ve davranış kalıplarının oluşmasına yol açar.
Şemaların kökeni temelde üç farklı nedene dayanır ve ilk neden çekirdek duygusal ihtiyaçların karşılanmamasıdır. İkinci neden ise erken dönem yaşantılarla ilgilidir. Son olarak üçüncü neden ise duygusal mizaç da her insanın farklı bir mizaca sahip olması sonucu çevresinden farklı biçimlerde etkilenmesini ele alır.
Ekoller açısından baktığımızda Bilişsel davranışçı terapi bu aşamada duygu, düşünce ve davranışlar arasındaki ilişkiye odaklanarak duygusal problemlerin üstesinden gelmeyi amaçlar. Bu terapi yönteminde, otomatik düşüncelerin farkında olmaya yönelik çalışmalar yaptırılarak pratiğe yönelik ödevler verilir. Böylece düşünce yapısından başlanarak duygu durumunun değiştirilmesi esas alınır. Şema terapi ise yaşanan sorunların çocukluktaki kökenlerine inerek geçmiş duygusal birikimleri olumlu yönde değiştirmeye odaklanır. Aslında bir noktada bu iki ekol birbirine bağlanmaktadır.Bilişsel-davranışçı terapi şu anda var olan işlevsiz düşünce kalıpları üzerine yoğunlaşırken şema terapi buna ek olarak güncel problemlerin asıl kaynağına gider ve yaşamın erken dönemlerindeki deneyimlerin düşünce kalıplarını nasıl şekillendirdiği üzerine çalışır.
Şema terapide çocukluk çağındaki deneyimlere, çarpık düşünceler ve davranışsal problemlere ek olarak sorunlu duygulara ve terapistin ebeveyn rolünü üstlendiği terapötik ilişkiye yer verilir.