Öğrenme üzerine saygın teorisyenler tarafından geliştirilmiş çok sayıda kuram vardır. Bunlara herkesin Pavlov'un köpeği deneyiyle tanıdığı davranışçılar veya davranışçılar ile bilişsel davranışçı terapi ile anılan bilişselciler örnek verilebilir.
Yaşam boyunca her davranışımız her hareketimiz ve her düşüncemiz kişiliğimizle bağlantılıdır. Kişilik iki alt başlıktan oluşur. Bunlardan birincisi kalıtımla gelen mizaç, bir diğeri ise öğrenmenin ürünü olan karakterdir.
Genetik yolla gelen mizaç anne ve babanın genlerinden doğuma kadar ulaşan bir aktarım öyküsüdür. Sıkça söylenen annesine çekmiş sözü mizaçla ilgilidir. Uzun yıllar süzülerek gelen mizaca karşın sosyal çevre ile olan etkileşimin sonucu ortaya çıkan karakter, insanın yetişkinlik döneminin yol haritasını da ortaya koyar. Bu yol haritası değişmez değildir elbet, fark ettikleriyle biraz biraz değişir insan.
Gündelik tv dizilerinin bizlere öğrettiği iyi şeylerden biri yaşamımızdaki birçok davranışın aslında bebeklikten gençlik yıllarına kadar geçen zamandaki öğretilerimiz ile ilgili olabileceğidir. Bir yerde psikolog görünce "Çocukluğuma inecek misiniz?" şeklindeki konuşmalar bunun bariz örneklerinden biridir. -Son zamanlarda hakkındaki negatif yöndeki tartışmalara karşın Freud'a Psikoloji biliminin bilinirliği konusundaki üstün çabasından dolayı teşekkür etmemiz gerekir.- Her kararı, her hareketi ve her düşünceyi çocukluğa bağlamak doğru olmayacağı gibi çocukluğun herhangi bir etkisinin olmadığını söylemek de doğru olmayacaktır. Uzun zaman önce öğrenilmiş bilgiler kolay değişir mi peki..
Bağımlılık derecesinden daha da fazla zamandır edinilmiş davranışların-düşüncelerin değişimi kolay olmayacaktır. Bunun için disiplinli bir duruş ve pozitif bir yaklaşımın gerektiği aşikardır. Ancak, her şeyden önce hangi konuda değişim gerektiğinin farkında olunmalıdır. Fark etmek ise herkes için farklı koşullarda gerçekleşebilir. Zira, herkesin algılaması eşiği bir değildir. Yine de alışılmamış ve sarsıcı bir olay yaşanması durup sorgulama yapmaya ve farkında olmaya sebep olacaktır.
İrdelediğimiz özel bir konu olmamasına rağmen yaşam ile birlikte gelen gereklilikleri sağlayamayan insan, değişimin ihtiyacının farkına varamayacaktır. Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi ile bu durum, basamaklarından birini tamamlayamayan birisinin üst basamağa geçemeyeceği şeklinde anlatılmıştır. Örnek vermek gerekirse, karnı aç bir insandan yaşamı üzerine düşünmesini beklemek yanlış bir umuttur. Buna nazaran, varlığın ve varlığının bilincinde olan insan yaşam gerekliliklerinin sağlanması ile pek tabii değişim süreci yolunda farkındalığını oluşturacak ve kendi değişiminin başlangıcını yapacaktır.
Sonuç olarak, insan değişir, değişmelidir de. Yaşamımız boyunca öğrenim kavramı bizlere değişimin zorunluluk olduğunu gösterir. İşte bu öğrenimden yola çıkarak daha iyi diye nitelendirebileceğimiz gelişmeye kapı açmalıyız. Yaşanılması gereken değişim sürecinin ise çok kolay olmayacağı yukarıda belirtildiği gibi açıktır. Sürecin talep ettiği disiplin ve pozitif yaklaşım önemli bir yer tutmaktadır. Ancak, daha da önemlisi değişimin temeli fark etmektir. Durup gözlemlemek ve bunun sonuncunda değişime bakış atmaktır. Farkında olan insan da gelişimin kapısını açmış olacaktır.