İnsanoğlu olarak bir şeylerden etkilenme olasılığımız ve yollarımız çok fazla ve bu durum, ruh sağlığı rahatsızlıklarında da görülüyor. Çökkün duygudurum, yani üzüntü ve mutsuzlukla kendini gösteren ve kişinin normalde yapmaktan zevk aldığı, bilinçli ve istekli bir şekilde tercih ettikleri şeyleri yapamamasına yol açan depresyon, günümüzde çokça karşılaşılan ve bir ya da birçok faktörden kaynaklanabilen ruh sağlığı rahatsızlıklarından birisidir. Biyolojik yatkınlık, çevresel olaylar, kişisel özelliklerimiz, düşünce yapımız ve davranışlarımız, depresyonun ortaya çıkmasında ve sürmesinde oldukça etkili olan faktörlerdir.
Depresyonun niçin ortaya çıktığı konusu farklılık gösterse de burada asıl önemli noktalardan birisi, niçin ortaya çıkmasından ziyade niçin sürdüğü meselesidir. Zira depresif belirtiler gösteren kişiler, az önce de değindiğimiz üzere hayatlarının normal dönemlerinde yapmış oldukları faaliyetlerden artık keyif almamaya başlar ve bu tarz etkinliklere yönelik istek ve arzular kaybolur. Depresif belirtiler olarak adlandırdığımız yukarıdaki durumlara ek olarak enerji kaybı, yorgunluk, kendine güvenin azalması, dikkat toplamada güçlük, unutkanlık ve benzer birçok etken daha bu dönemde ortaya çıktığından vücudumuz otomatik olarak bu tepkilere yoğunlaşır.
Depresyonla mücadele ederken davranışlarımızın ardında yatan dinamiklerin farkında olmamız önemlidir. Çünkü insanoğlu olarak bir davranışı gerçekleştirirken bunu, farkında olsak da olmasak da, iki farklı amaç için gerçekleştiririz. Bunlar ya bir şey elde etmek veya kazanmak ya da bir şeylerden sakınmak veya kaçınmaktır. Depresif belirtiler gösteren bireyler ikinci yolu tercih eder, yani bir şeylerden sakınırlar veya kaçınırlar. Belirti kümesindeki bulgular kendini gösterdiğinden bireyler, zorunlu olmayan, yani hayatta kalmalarına doğrudan fayda sağlamayan şeyleri yapmamaya başlar. Tahmin edilebileceği üzere bunlar normal şartlar altında bizlerin hoşuna giden, yapmaktan ve vakit ayırmaktan keyif aldığımız aktivitelerdir.
Bu aktivitelerin hayatımızdan bir anda çıkışı depresyonu körükler, zira keyif aldığımız şeyleri yapmamanın olumsuz sonuçlarının yanı sıra normal şartlar altında bu etkinliklere harcayacağımız vakti de artık olumsuz düşüncelere odaklanarak geçirmeye başlarız. Bu süre zarfında hiçbir şey yapmadığımızdan otomatik olarak kafamız, bizi depresyona sürüklemiş olabilecek nedenlere kaymaya başlar ve bu durum da depresyonun şiddetinin artmasına yol açabilir. Peki, böyle bir durumda ne yapmalıyız?
Öncelikle depresif belirtiler gösterdiğimiz zaman bunun normal bir süreç olduğunun farkına varmalıyız, anlaşılan vücudumuz yaşadığımız bir duruma karşı açıkça bir tepki göstermektedir. Bu süre zarfında hayatımız hareket ve yoğunluk olarak belli bir ölçüde değiştiğinden düşünce olarak kendimize aşırı yüklenmemeliyiz, yapamadığımız şeyler için kendimizi suçlamamalıyız. Depresif belirtiler gösterirken, normalde yapılabilecek en basit şeyler bile gözümüze ağır gelebilir, bunları yapamayacak gibi hissedebiliriz. Bu durum belli bir ölçüde anlaşılabilir olsa da üzerine gidilmedikçe problemi artırır, zira hiçbir şey yapmamak depresyonla mücadelede yapılmaması gereken şeylerin başında gelir.
Böyle anlarda ufak hareket planları çıkartarak, başta oldukça basit şeyleri yapmaya başlayarak hareket edebiliriz. Bu planlar kalkınca yüzümüzü yıkamaktan yatağı toplamaya kadar basit olabilir, önemli olan bu davranışları zamanla ve istikrarlı şekilde artırmaktır. Bu şekilde harekete geçip bunun arkasında durma cesareti gösterdikçe depresyonla mücadelede daha fazla yol almak mümkündür. Depresyon, belirtilerinin sürmesinden beslenen bir rahatsızlıktır. Yani hiçbir şey yapmamanın, zamana bırakmanın iyileştirmeyeceği, aksine durumu daha da kötüleştireceği bir yapıya sahiptir. Bu nedenle, gerçek anlamda fiziksel ve zihinsel olarak yorulmama adına bir şeylerle uğraşmak, harekete geçmek, zihnimizi o anki düşüncelerimizden uzak tutmak oldukça mühimdir.